Nil Madi 20 Ocak 2020 2351 Psikoloji

İnsan ve Şiddet

Geçtiğimiz hafta katıldığım TV programında geçmişten günümüze “insan ve şiddet”i konuştuk. Şiddetin tanımı, kökeni, tarihten örnekler, mağdur toplumlar ve daha birçok konu. Benim için inanılmaz keyifli ve bir o kadar da bilgilendirici oldu. Üzerinde durduğum bazı noktaları da yazarak paylaşmak istedim.

Öncelikle “şiddet” dendiğinde aklımıza ne geliyor? Şiddet eşittir kaba kuvvet midir?

Şiddet, Arapça “şedit” kelimesinden gelir, anlamı ise sert, katıdır. İngilizcede ise “violence”  olarak tanımlanır ve daha geniş bir anlamı vardır.

Şiddet, sadece kaba kuvvet değildir. Şiddet dendiğinde sadece fiziksel şiddet olarak düşünmemeliyiz. Bir canlının veya toplumun fiziksel, ruhsal veya ahlaki bütünlüğüne zarar veren veya tehdit eden her şeyi düşünmeliyiz.

Cinsel, duygusal, ekonomik şiddeti duymuşsunuzdur. Siber şiddet, kolektif şiddetin ardından yakın zamanda robotik şiddeti de konuşacağız gibi duruyor (robotların biz insanlara şiddet uygulayabilir mi?). Dolayısıyla şiddeti fiziksel şiddet ile sınırlandırmamalıyız.

Kimler şiddete uğruyor?

Google’a şiddet yazınca ilk sayfalarda “kadına yönelik şiddet” içerikleri çıkıyor. Evet, kadınlar en çok şiddete uğrayanlardan maalesef. Ama mağdur listesi uzun:

  • Çocuklar
  • Yaşlılar
  • Akranlar arası şiddet (özellikle okullarda)
  • Kardeşler arası şiddet (en az araştırılan konulardan biridir)
  • LGBT
  • Mülteciler
  • Engelliler

Şiddeti sadece bir başkasına yönelik olarak düşünmemek lazım. Kişinin kendine yönelik şiddeti de kapsam içerisindedir. Kişi, kendi fiziksel, ruhsal veya ahlaki bütünlüğüne kendisi de zarar verebilir. İntihar ve madde kullanımı kişinin kendine yönelik şiddetine örneklerdendir.

Şiddet nerelerde karşımıza çıkıyor?

Şiddet sadece sokakta değil. Şiddet, evde, işyerinde (mobbing), sosyal medyada, videolarda, çocuklarımızın oynadıkları oyunlarda…

Peki, şiddet neden var? Kim neden şiddete yönelir?

Yaptığım araştırmalarda karşıma çıkan nedenleri sıraladım:

  • Olumsuz çocukluk çağı deneyimleri – taciz, ihmal, hane halkında olumsuz durumlar (ebeveynlerin veya akrabaların madde kullanımı, hüküm giymiş olmaları, travmatik boşanmalar, annenin şiddet içeren davranışları)
  • Sevgi ve paylaşımdan yoksun büyümüş olmak – “köyü tarafından sevilmeyen çocuk, sonunda o sevgi sıcaklığını hissetmek için köyü yakar”
  • Kişilik bozuklukları – antisosyal kişilik bozukluğu (psikopati), makyavelist kişilik bozukluğu, narsistik kişilik bozukluğu (buraya sadistik kişilik bozukluğunu da eklemek isterim ama DSM-5’te kaldırıldığı için parantez içerisinde belirttim)
  • Duygu yönetiminde yaşanan zorluklar – özellikle öfke kontrolü
  • Travmalar, baskı, zorlama

Özellikle sosyal medyada çok sayıda şiddet içeren video bulunuyor ve izleniyor. Şiddet içeren bir video dakikalar içerisinde Youtube’da milyonlarca kez izleniyor. TV dizilerinde veya programlarında kavga, dövüş reyting yapıyor. Neden?

Bu konu ile ilgili son dönemlerde çok soru yöneltildi. İnsanlar şiddet içeren videoları izlemekten zevk mi alıyorlar? Adaletin sağlandığını düşündükleri için mi izliyorlar? Eğlenceli mi buluyorlar?

Bununla ilgili karşıma çıkan teorilerden üçünü paylaşıyorum:

Bir teori, o videoları izlerken kendimizi videodaki kişinin yerine koyduğumuzu söylüyor. Bir diğeri ise, içimizde bir yıkıcı enerjinin olduğunu ve bu videoları veya programları izleyerek bu yıkıcı enerjinin salındığını belirtiyor. Tabii, bu enerji salındığı gibi yükselebilir de.

Bir başka açıklama ise fareler ile yapılan bir deney ile bağlantılı. Saldırganlığın (agresyonun) beynimizde ödül mekanizmasını aktive ettiğini öne sürüyor.

Net bir açıklama olmamakla birlikte, detaylı araştırma yapılması gereken bir konu olduğunu düşünüyor.

Şiddet içeren oyunlar ve videolar çocukları şiddete yöneltiyor mu?

1980lerde şiddet içeren TV programlarını izleyen çocuklar ile ilgili uzun süreli ve kapsamlı bir araştırma yapılmış. Şiddet içerikli TV programları izleyen çocukların, izlemeyen çocuklara göre ergenlik dönemlerinde daha fazla agresif davranışlar sergiledikleri görülmüş. Yetişkinlik döenmlerinde ise, suç işlemeye ve tutuklanmaya daha eğilimli oldukları görülmüş.

Oyunlar, videolar direkt şiddete neden oluyor demek zor ama…

Çocukları duyarsızlaştırıyor,

Agresif düşünce ve davranışları besliyor,

Tehlikeli bir durumla karşılaştıklarında endişelenmelerine engel oluyor,

Bulundukları ortamı düşmanca algılamalarına sebep oluyor,

Empati, prosoyal davranış, dayanışmayı engelliyor…

Ne yapmalı?

Şiddete karşı bilinçli olmak yapabileceklerimizin başında geliyor. Herkesin bilinçlenmesi gerekiyor ve bu bilinçlendirme sürecinde herkesin rolü bulunuyor.  Eğitim ailede başlar, toplumda devam eder. Aile, akran grupları, okullar, işyerleri ve tabii ki toplum olarak şiddet ve şiddet içeren davranışlar hakkında bilgi sahibi olmalıyız. Empati, problem çözme, bilişsel esneklik ve duygu yönetimi becerilerini çocuklarımıza erken yaşta kazandırmalıyız. Onlara sakinleşme yöntemlerini, hayır diyebilmeyi, diğerkamlığı öğretmeliyiz. Yetişkinler olarak bizler de bu becerilerimizi geliştirmeli, benmerkezci, faydacı yaklaşımlardan uzak durmalıyız.

Paylaş: